ELBISTAN ALEVI KOYLERI

HZ.ALI

Hz.ALi
HZ. ALİ’NİN ŞEHADETİ Hicret in 40. yılı Ramazan ayı gelmişti. Hz.Ali, Muâviye nin üzerine yürümek için hazırlık yapmakla meşguldü. Taberi ve İbn ül-Esir, Hz.Ali nin şehâdet sebebini şöyle anlatır: Mülcemoğlu, Haccâc ve Temim boyundan Amr; Halkın kurtulması için, Hz.Ali nin, Muâviye nin ve Âsoğlu Amr ın ortadan kaldırılması gerekli olduğu kanâatine vardılar. Bu işi yapacak kişilerin üçüde Hâricîlerdendi. Mülcemoğlu Hz.Ali yi, Haccâc Muâviye yi, Amr da Âsoğlu Amr ı, öldürmeye karar verdiler. Ramazan ayının 18. günü sabah namazında işlerini başaracaklardı. İbn-i Mülcem Kûfe ye geldi, mezhepdaşlarıyla buluştu; fakat yapacağı işi kimseye açmadı. Mülcemoğlu bir gün, mezhepdaşlarından birinin evinde pek güzel bir kadın gördü, vuruldu adeta. Kadına evlenme teklifinde bulundu Hz.Ali, Hz.Muhammed in ebedî âleme göçüşünden 25 yıl sonra, halîfelik makamının başına geçmiştir. Hz.Ali nin halîfelik dönemi 5 yıldır. (Hicret in 35-40. yılı) Üçüncü halîfe Osman ın katledilmesinden sonra, halîfelik makamı yedi gün boş kaldı. Bunun üzerine Hz.Ali ye başvuruldu; herkes Hz.Ali ye bey at etmek istiyordu; çünkü Hz.Ali, Muhammedî ahlâkın, doğruluğun, adâletin bir mümessiliydi. Din ve adâlet; artık bir örtü, bir sığınak olmuştu. Boy gayreti, dünya serveti, yürekleri artıran gözleri ışıklandıran iki mihraktı. Dünya değişmemişti, fakat dünyadakiler değişmişti. BİRİNCİ İMAM HZ. İMAM ALİ’NİN HAYATI Dünyaya Gelişi, Lakabı ve Künyeleri Hz.Ali Oniki İmâmın ilkidir, aynı zamanda Hz.Muhammed in dâmâdı ve amcasının oğludur. Hz.Ali Hicret ten 23 yıl önce (Milâdi 598) Recep ayının 13. gününde Mekke de, Kâ be-i Muazzama nın içinde dünyaya gelmişlerdir ve Kâ be nin içinde doğan tek kişidir. Baba ve anne tarafından Hâşimi soyundan gelmiştir. Hz.Peygamber, Hz.Ali nin doğumunu duyunca amcası Hz.Ebû Tâlib in evine geldi. Hz.Ali yi kucağına aldı, dilini ağzına verip emzirdi. Adını sordu, Fâtıma; Esed koymak istiyorum deyince Hz.Muhammed; Hayır buyurdu. Onun adı Ali dir dedi ve adını Ali koydular. Hz. Ali, milâdi takvime göre 21 mart 598′de doğmuştur. 24. 01. 661 tarihinde ise, İbn Mülcem adlı hain tarafından zehirli bir kılıçla şehit edilmiştir. Hz. Ali, İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in amcasının oğludur. Hz. peygamberin yanında, onun eğitimi ile büyümüştür. ilk İslamiyet’i kabul eden kişidir. Ayrıca Hz. Peygamberin damadıdır da, dolaysıyla Peygamber soyunun sürdürücüsüdür. Hz. Ali, Müslümanlığı ilk kabul eden kişi olarak son nefesine kadar da İslamiyet için çalışmıştır. Savaş meydanın da hiç yenilmemiştir. Bilgelikte, yiğitlikte, cesurlukta, fedakarlıkta üstüne insan yoktur. Hz. Ali, sadece yaşadığı süre içerisin de değil, onu takip eden yüzyıllarda da zalimin korkusu, mazlumun dostu olmayı sürdürmüştür. Hz. Ali’ye kinli haydutlar ve İslam düşmanı putperestler, Hz. Ali’ye yapamadıklarını evlatlarına yapmaya çalıştılar. O zamanın Ebu süfyan’ları, sonra Muaviye, Mervan, Yezit olarak Hz. Ali’nin soyunu kurutmak istediler. Nitekim Hz. Ali’de dahil her On İki İmam da şehit edilmiştir. Hiç birisi vadesiyle hakka yürümemiştir. Hz. Ali’ye ve soyuna yapılan haksızlıklar, katliamlar dolayısıyla Hz. Peygambere yapılıyordu. Cahilliye döneminde Arap toplumunun başına bela olan putperest köleci bezirganlar, görünürde Müslüman olup öz olarak bezirganlığı sürdüren bu kişiler Hz. Peygamber döneminde yapamadıklarının adeta acısını çıkartıyordu. Ebubekir’le başlayan süreç Yezit’e kadar uzanıyor, oradan da Yavuz Selim’e kadar gidiyordu. Bu süreçten günümüze kadar sayısız acılar yaşandı. insanlık tarihinde görülmedik vahşi katliamlar yapıldı. Bu sürece dair anlatılacak çok şey var ve bunlar dün olmuş gibi güncelliğini koruyor. Çünkü günümüzde de bu misyon en inceltilmiş haliyle sürüyor. Bu misyon kirli, ikiyüzlü bir misyondur. Hz. Muhammed’in torunlarını katletmek ve ondan sonra da ona salavat etmek ikiyüzlülük değil de nedir? Maalesef İslam tarihinde bunlar yaşandı ve günümüze dek etki bırakacak kadar güçlü yaşandı. Hz. Ali’yi tanımaya devam ediyoruz. İslamiyet, başta Hz. Ali’nin soylu mücadelesi olmak üzere gelişmeye devam ediyordu. Bu gelişme beraberinde bir çok sorunu da getiriyordu. Bu sorunların başında da eski putperest bezirganların Müslümanlığı kabul etmesiydi. Bunlar İslamiyet’i özümsedikleri için Müslüman olmuyordular. Bunların tek gayesi gelişen İslamiyet’in kazandığı değerlerin üzerine konmaktı. Nitekim daha Hz. Peygamber hakka yürümeden, bu bezirganlar fitne fesada başlamışlardı. Hz. Peygamberin hakka yürümesinden sonra ise saldırılarını alenileştirip sıklaştırmaya başladılar. Bu saldırıların hedefi Hz. Ali’ydi, dolayısıyla Hz. Peygamberdi. İslamiyet gelişen ve güçlenen bir din olarak kendi kurumlarını da yaratıyordu. Bu kurumların en önemlisi de halifeliktir. Halife olan kişi İslam toplumunu dini ve siyasi olarak yönetmekle görevli olan kişidir. Bu anlamda halifelik önemlidir. Hz. Peygamberin kendisinden sonra halifenin kim olması gerektiği konusunda hadisleri vardır. Hz. Peygamber bir çok sohbetinde kendisinden sonra Hz. Ali’yi halife olarak tanıtmıştır. Ve o zaman herkes bu halifeliği onaylamıştır. Ne var ki Hz. Peygamberin vefatından kısa bir süre sonra, -ki bu süre daha Hz. Peygamber defin edilmeden öncedir- eski putperest bezirganlar kendi halifelerini seçmişlerdi. Hz. Ali, Hz. Peygamberin defin işleriyle uğraşırken onlar kendi halifelerini seçiyorlardı. Hz. Ali, sadece bir yönüyle değil, bütün özellikleriyle halifeliği hak eden kişidir. Bu özellikleri; ilk Müslüman olan kişidir, bütün ömrü İslamiyet için çalışmakla geçmiştir, bilgelikte, cesurlukta, fedakârlıkta üstüne yoktur. Ayrıca Hz. Peygamberin soyunu sürdürendir. Bütün bunlara ek olarak Hz. Peygamberin hadisleri var. Örneklersek: “Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır. Ali’yi sevmeyen beni de sevmiyordur. Bir kimse Ali’ye saygısızlık etti mi ban saygısızlık etmiştir.” Bunlara benzer onlarca örnek. Bütün bunlar dünya insanlığının kabul ettiği genel gerçeklerdir. Bu gerçekleri günümüzün Sünni din bilginleri de kabul etmektedir. Ne yazık çıkarları el vermediği için ikiy üzlülük yapmaktalar. Bütün bunların herkesin kabul ettiği genel doğrular olduğunu belirttik. Bir de biz Alevilerin Hz. Ali hakkında bize özgü doğrularımız ve tanımlamamız var. Bunları da yeri geldiğinde belirtmeye çalışacağız. Hz. Ali gücü olmasına, hakkı olmasına rağmen halifelik için kavgaya girişmedi. İslamiyet’in zarar görmemesi için Ebubekir’in halifeliğine ses çıkarmadı. Taraftarlarına dünya malının geçici olduğunu telkin edip onları kavgadan uzaklaştırdı. Ne var ki bu eski putperest bezirganlar sadece dünya malı ile yetinmediler. Bu putperest bezirganlar insanlığa umut olan İslam dinini de kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya başladılar. Cahilliye dönemindeki eski gelenekleri tekrar yaşamaya/yaşatmaya başladılar. Ama bu sefer aralarında bir fark vardı. Bu fark da, cahilliye dönemindeki gerici geleneklerin İslam adı altında yaşatılmaya başlanmasıydı. Halbuki Hz. Peygamber sadece putları yıkmamış, aynı zamanda bu gerici gelenekleri de yıkmıştı. Hz. Ali burada önemli bir rol oynuyordu. Bu rol de bütün bu gerilikleri teşhir etmekti. Hz. Ali görevini layıkıyla yerine getirip, daha çocukken putlara attığı taşları söze dönüştürüp bu putperest bezirganlara fırlatıyordu. Eskinin büyük putperest bezirganları, önlerine çıkan bu engeli aşmak için olmadık hilelere baş vuruyorlardı. Hz. Ali bütün sorunları teker teker aşıyordu. Hz. Ali sabırlıydı, bu sabrı kimse gösterememiştir. Hz. Ali mücadelesini daha bir azimle sürdürdükçe bu putperest bezirganlar çıldırıyorlardı. Ebubekir’in ölümünden sonra putperest bezirganlar yerine Ömer’i halife olarak seçtiler. Tekrar tekrar belirtmekte yarar var, Hz. Ali’yi savaş meydanında yenen olmamıştır. Hz. Ali hiç bir savaştan kaçmamıştır, bu anlamda gücü, yiğitliği tartışılmazdır. Ama bütün bu yiğitliğe rağmen Hz. Ali, halifelik kavgasına girmemiştir. Bütün haksızlıklara, kışkırtmalara, tahriklere rağmen. Hz. Ali bunu yaparken bir tek gayesi vardı. O da; İslamiyet zarar görmesin. Nitekim Ömer’in ölümünden sonra bu sefer Osman’ı halife ettiler bu bezirganlar. Hz. Ali sabırlıydı, sabrı en büyük silahtı. Bu putperest bezirganlar sadece Hz. Ali’yle savaşmıyorlardı, aynı zamanda kendi içlerinde de büyük anlaşmazlıklar, çelişkiler vardı. Bu çelişkiler sonucunda Osman öldürüldü. Osman’ın ölümünden sonra, nihayet Hz. Ali halife oldu. Baştan beri olması gereken şimdi oluyordu. Bu putperest bezirganlar tayfası bu halifeliği mecburen de olsa kabullenmek zorunda kalıyordu. Bu döneme dair ciltler dolusu değerlendirilme yapıla bilinir. Çünkü bu dönem İslam tarihinin en belirleyici dönemidir. Hz. Ali halife olmuştu olmasına ama bu putperest bezirganlar boş durmuyordu. Hz. Ali bu putperest bezirgan tayfasının yaptığı tahribatları onarmakla meşgulken, onlar Hz. Ali’yi ortadan kaldırmanın planlarını yapmaktaydılar. Bu planların sonucu, Hz. Ali 24. 01. 661 tarihinde ibn mülcem adındaki katil tarafından zehirli bir kılıçla şehit edilmiştir. Hz. Ali’nin şahadeti İslam tarihinde kanlı bir dönemin başlangıcı olmuştur. O tarihten bu yana, başta Hz. Ali’nin soyu olmak üzere, Hz. Ali’yi sevenler onun yolunda yürümek isteyenler insanlık tarihinde rastlanmamış katliamlara, baskılara maruz kaldılar. Bu katliamlar ve baskılar günümüze kadar da geliyor. Ve aradan 1400 yıl geçmesine rağmen, hâlâ Hz. Ali’nin yolunu tutanlar, yani Aleviler kendilerini açıktan ifade edemiyorlar. Hz. Ali’nin kişiliğini, mücadelesini, olguları ve olayları ele alış tarzını, insan ve doğa ilişkilerini anlatmak yüzlerce cildi kapsayacak bir çalışmadır. Biliyoruz ki Hz. Ali İslamiyet’in, Hz. Peygamberden sonra en büyük temsilcisidir. Bu anlamda tarih boyunca insanlar en zor dönemlerinde Hz. Ali’yi çağırmışlardır Künyeleri ise Ebü l Hasan ve Ebû Türâb dır. Hz.Muhammed kendilerine, toprağın babası anlamına gelen Ebû Türâb künyesini vermişlerdi. Bu yüzden, bu künyeyi çok severlerdi. HZ. ALİ’NİN ÇEŞİTLİ KONULARA AİT VECİZELERİNDEN BAZILARI # Akil kişi, kemâl taleb eder. # Akıllı insanlar az konuşur. Çok söyleyenler, yalnız ahmaktırlar. # Allah dostları o kişilerdir ki, insanlar dünyanın görünüşüne baktıkları zaman, onlar dünyanın iç yüzünü görürler. # Allah ın hışmından kurtulmuş olan, bir tek zâlim yoktur. # Amelsiz sevâb dileyen, yaysız ok atmaya kalkan kişiye benzer. # Az ibâdet edip çok çalışmak, çok ibâdet edip az çalışmaktan efdâldir. # Azim ve sebat, insanların en büyük yardımcısıdır. # Başkalarının felaketinden hisse kapanlar, geçmiş musîbetlerden ders alanlar, cidden bahtiyar insanlardır
Bugün 77591 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol